24 Şubat 2010 Çarşamba

Öhhhö!

Diyorum ki, elimizi sallasak git gide daha çok sırlar alemine karışmış bir müride çarpar olduk adeta..Kiminle tanışsam, Şeyh falanın manevi oğlu, Şeyh filanın şu şehir sorumlusu, bilmem ne tarikatının yedinci kolunun düdüğü, o tarikatın zırt deliği çıkıyor diyorum..Çok prim yapmış bu iş, o kadar ki dördüncü bir cins türemiş diyorum. Anladın mı cankuş şimdi?.

Hepsi de ayrı ayrı “çok evliya havalı” abiler bunlar, sana da denk gelirse şaşırma, evliyalar deli deli bakarmış, baktığı yeri delermiş ya, öyle bakacam diye çok çalışmış aynada belli ki..Kendince çok derin bakıyor yani, ona göre öyle bakmak derin bakmak, ” 7 sülalen gelse içini okurum ama dalağını da alırım” gibi bakışlar sallıyor sağa sola, ima da etmiyor değil arada hani, aman allah, bir isabet alsan yandın yani,.Bak bir dene öyle psikopat gibi bakmayı, ben denedim acayip oluyorsun efbiay acanı gibi, yalnız biraz yerli malı tabi, gazete kol altında da ucundan telsiz çıkmış gibi..Ha bi dakka, okuyormuş ya şimdi bu, benim gibi biriysen, “aaa, hadi ya, madem öyle oku beni” diye olta sallıyorsun bi gayret, işte o an tek kaş kalkıyor ağır ağır, “şimdi şu saat cinler indi, olmaz” diyor “bak nasıl da ürperdim”... Bakıyorsun bakıyorsun lakin göremiyorsun ama o diyorsa vardır bir hikmeti tabi. Ya da ne okunmaz benmişim ki, “yok şimdi ezan okundu” diyor, en olmadı “olmaz birazdan ezan okunacak” diyor, okuyamıyor o yüzden, çok enteresan, sarsılıyorsun bu bilgelik karşısında..Olsun, o an okuyamıyor belki seni ama gözler çakmak çakmak görünsün diye, yemin ederim az göz kırparak elde ettiği sulanmış gözlerle bakışlar fırlatmaya devam ediyor, delici delici... Bir de var ya cümleleri hep yarım yarım bu abilerin: ”Sen bilmezsin emmmeeee, biz neler biliriz de sırrı vermeyiz, anlatmayız” gibisinden, çooook gisemli.. Sanırsın önlerinde Kızıldeniz karpuz gibi yarılmış.. Öyle bir duruş, öyle bir oturuş, öyle bir edaları var yani..

Üstelik çok da yardımsever abiler bunlar.. Bir başlıyorlar şeyhlerinin hikmetlerinden, anlata anlata bitiremiyorlar ağızlarından ishal olmuş gibi, sonra da gide gide “Ne iş olsa çözeriz”e bağlıyorlar meseleyi.. Tabi. Mesela Ankara’da var ya filan filan büyükbaş, sözünden çıkmazmış hiç şeyhinin..Hem şeyhi, bilmemne tarikatının şeyhiyle de çok gönül dostu imiş.Bu iki tarikat çok tutarmış, hatta fazlaca tutarmış birbirini..Öbür şeyh de başka bir büyükbaşı almasın mı maiyetine, iyi mi?..Maiyete alınmış büyükbaş beriki büyükbaşı, o öbür büyükbaşı, öbürü de yandaş büyükbaşı bağlamış da şeyhe kul köle olmuşlar baş baş..O şeyh de bu şeyhin cankası, canka şeyh de diğerinin öğrencisi..Böyle böyle uzuyor işte salkım saçak..İzotoplarından bile birbirlerine bağlanıyor bunlar, köküne inecem desen ömrün yetmez..Özetlen, varsa bir işin, garanti çözülmüştür bilesin..Yalnız tabi, bunun da bir takım masrafları olacak haliylen, gitmeler, gelmeler olacaktır ona göre, işin için..

"Allah allah" diyorsun, o rüzgarla bir koşu internetten bakıyorsun bin bir tür şeyhlerden en azından bir şeyhin sitesine. (o kadar da çoklar ki anacım yetişmek mümkün değil, öyle gürül gürül, kıvıl kıvıl, oylum oylum, büklüm büklüm) şaşalıyorsun kalıyorsun....Bak bir enteresanlık daha şimdi, şeyh denen o insan evladı sen kalk gece arşa çık, 70 bin peygamber varmış orada git yanlarına otur..Bir bak sağına, kim otursun yanına?..Kim?..Ben değilim herhalde, onu da sen bil..

Sonra, bir de bu çeşit abilerden olan abiyi de kurcalıyorsun sağdan soldan, sormasan olmaz..Meğer kim çıksın? Kim çıksın? Tarikattan şeyhe yakın ecik abinin yeğeninin karısının amcaoğluyla aynı mahallede oturmuyormuymuş abimiz?.. Ankara’daki büyükbaşlardan birinin makam şoförünün karşı komşusunu bizzat tanımasın mı üstelik?..
Eeee, artık ihaleyi aldın bil ablacım..

Nefesi kuvvetli selamlarrrrrrs,
Kirpikli Hücre

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder