24 Şubat 2010 Çarşamba

"Öttürmeyi Sevenler"i Öttürmeyi Sevenler…

Mevsimine uygun merhabalar fm.

Neymiiiiiş, Öttürmeyi Sevenlermiş.. Peki ..Şehrin iç dış bağırsaklarında, bu krizde nasıl oluyorsa, her sokak, ara sokak ve caddede mevzilenmiş, varlıkları ile de adeta kafamızın içine yuvalanmış mikroplarrrr biçiminde boy boy, soy soy yaşamaktadırlar bunlar, tarihçeleri eskiye dayanır ama niyeyse son 7 senede her tür antibiyotiği atlatacak kadar güçlenip bir acayip çoğaldılarrrr..

Genelde ciyak kırmızı ferrari, bilimum renkteki maserati, yuh yani bazenden de fazla bir zaman lamborgini, (hatta hatta ohhha bugatti) ve de en kolum gibi egzoslusundan çeşitli boy ve işlevlerdeki motorlarla gezinerek ve özellikle de öttürerek beslenirler..Bu canafarların karakter özellikleri arasında; saat, gün, gece, semt, yol ayrımı yapmadan gazı kökleyerek beynimize beynimize ve üstümüze öttürmek, ulan millet sokakta açken bunlara binmekten hiç utanmamak, restoranların barların önündeki görevli çocuklara anahtarı "kimdir, nedir, nasıl araba kullanır, çarpar mı, çizer mi?" diye bir an bile yüreği hırklamadan hatta adeta "boşveer çarparsa alırız abi bi daha, nasılsa para bok" esanslı atmak, sayılabilir...Bir de bunlar her geçişlerinde üzerimizde, “yazık yav belki prostatlıdır” ya da bence mutlaka “ereksiyon sorunlu” oldukları etkisi bırakırlar ki, “artık başına vurmuş, garibim almış ele düşmüş yola” biçiminde de yorumlanması mümkündür. “Bu kadar zar zar dışavurum normal midir yani?” diye sorulsa bir doktora, "adeta bir renk, ses ve para cehennemi” şeklinde gezinmek aslında eksikli olmanın bir ifadesi “ gibi bir cevap da alınabilir zannımca..
Ve evet elbet bunları da öttürmenin çeşitli yolları vardır; mesela benim gibi yola bakan bir pencereniz varsa, sotaya yatıp tam alttan geçerken yumurtayı patlatmak..Kireç dolu torba? Şöyle kaportanın ortasına..Hmm?.. Hem, şartlar gereği öttüremeden durdukları ve öttüremediklerinden şiddetli bir güç kaybına uğradıkları, adeta felç olmuş gibi kaldıkları anlar da olabiliyor bu padişahın sol topçuklarının, işte o an öttürülebilir oluyor bunlar.. İstanbul'un maalesef en popüler şeysi trafikte aynı bizler gibi sap sap durdukları sırada onca parayı işer gibi döküp ferrari, maserati filan almış olmanın .ıçlarına boylu boyunca kaçmış olduğunun farkına değilken ve bizim mütevazi, gırtlağa kadar borçlan alınmış hatta borcu daha bitmemiş arabalarımıza süpermarket arabası muamelesi yapan bakışlarıyla beklerken, (otobüs ya da dolmuştayken zaten görünmez oluyoruz bunlara , bunu geçiniz) işte o anda tek hamlede yakalarından tutulup pencereden çekilip alınabilirler örneğin.. Aha durdukları an, aha bunların aşil topuğu ablacım, ilim irfanımız evvela bu olmalı, gelecek günlere akıl sağlığı yerinde kalmış çocuklar bırakmak amacıylan.

Başka bir önerim de tam yanınızdan geçerken, içinizden şöyle şeyler demek oluyor ki, şöyle çeşitleniyor: ”Tamam, buna tuğla düşsün şimdi, bak bunun da lastiği patlasın, o egsoz .ötünde ötsün, anahtarım oyma sanatını çok sever bakın nasıl da inceden çalışmış kapınızda çok hoş bir eser di mi?…” gibi. Hayır sen öttürmeyi seviyorsun diye biz bütün şehir niye eziyet çeker durumdayız ki, anlamadım gitti.. Tek anladığımsa topuğunun altındaki pedala ya da eline aldığın sapa (yarış motorunun tabi, yanlış anlaşılmasın, öyle sap sende nerdeeee?) sıkışmış egolara, “dur” deme zamanının çoktaaan geldiği..Hatta geçtiği bile. Üstelik teğet de değil..

Kalp tıkar hamburgerleri löp löp yutmaktan kaçınmayan, en basiti havadaki egzosun bile insan vücuduna etkilerini niyeyse kavrayamayan ve asıl büyük bela hormonlu, genetiğiyle oynanmış sebze meyvelerle haşır neşirken yandan gelen dumandan “aman kanser” diye niye bu kadar korktuğunu bir türlü anlayamadığım ödlek ötesi ecnebilerin gerzek fan fin fon kanunlarıyla güya havamızı temizlediğini sanan ve fakat bu kanununu kimsenin .ıçına sallamadığı ve elbetteki sallamayacağı hükümet, (bir kahveye girip, burada sigara içilmez, halka açık yerlerde yasak, dışarda için”diyenin alnını karışlarım tabi alnı kırılmamış olarak kalırsa) “asıl ve öncelikle bu sefilliğe, hani şu öttürmelere bir son verebilir mi ?” acaba? Benim adım hıdır, diyeceğim budur, ki çokca af buyursunlar, bunlardan kafamızı kurtarıp şehrimizi de temizleyebilirler mi, yoksa dokunulamayanların dokunmadığı şahsiyetler mi dir bu öttürenler, “”yeşil” bir taşla çok kuş vurulduğundan mıdır yani aynı zamanda: “zaten halkın kafası artık iyice sütlaç, gürültüden hiç düşünemez olsunlar” mı amaçlanmaktadır bu gürültü ve stres merkez üslerine her daim ve ihtiyaca göre ferrari, lamborgini, ohha yaklaşık 2 milyon avro basılmış bugatti filan öttürme izni vermek?
“Yok ya ne alaka?” demezlerse yine pek pişkince ve gözümüzün içine baka baka, ben de tutarım o zaman bir kenarından. Yormam zaten azıcık olan beyinciklerini, kuş gribinde mikrobu kırmak için çuval çuval yaktıkları tavuklar örnek teşkil edebilir kendilerine, bize çok ediyor çünkü. Ayrıca “yemyeşil” bir ormandayız ya “yap kanunu sen de öttür” hesabı, bu yollardaki öttürmeler için de bir kanun yapabilirler mesela, tabi kardeşim şu T.C. ormanı artık adeta onların tapulu malı değil mi, şöyle en ağır cezalısından bir iki kanun da bizim için attırıverdiler mi araya bitti gitti. Hem bak çok da sevecekler şimdi bu bölümü, hazır anayasa değişecekken kutlu doğum haftasıyla paralel olaraktan, ilk uyarı kafaya üç odun, ikinci uyarı kol kırma, yola gelmezse toprağa gömüp taşlama olabilir mesela öttürenlerle ilgili cezai seçenekler..Ne yani, yeminlen söyle bak, son derece pratik değil mi?
Hem, korku filmi gibi işleri için; medya, yazar, vekil, vezir, şeyh, işadamı birleşip topyekün sistem değiştirmek yolunda boşa debeleneceklerine, asıl bunu yapsınlar derim ben valla, susturucu taksınlar bu yol, toplum ve kafa mikroplarına, en güzelinden hayır duamızı alırlar bolca..

Ben sen o komşular falan hesapla, kaç sokak var cadde var İstanbul’da bir de bunu hesapla, hepsini alt alta koy şimdi toptan hesapla ve gör bakalım kaç dua edermiş.. Anladın mı, çok eder, milyon kere milyon eder, böylece bir yandan kendilerine okkalı okkalı bela savrulmamış oluyorken bir yandan da defterlerinde daha çok sevap birikir azalan borçlar çoğalan değerlerss hesabı, bonus monusla da durumu idare ettiler mi, tamam, gelsin cenette dötü yaymaca.. Her yıl yollarda oluk oluk eziyet ve katl ettikleri koyun, koç, boğanın filan da sırtına binmelerine gerek kalmas sırattan karşıya geçerken , onca duayla pehheeeey adeta uçarlar karşıya..Amaaaan, sevaplar sevaplarrr, öbek öbek dualarrrla incecik sırattan tüy gibi, tek damla ter dökmeden yürü git işte.. Ama etkilemiş olmayayım kendilerini ben şimdi, çünkü bir de “fani” de olsa hayat gerçeği var kendileri fani olduğunu bilemeseler dahi, Genel’de “üzerinde kalemle oynanmış” Yüzde 47’nin, Yerel’de de elektrikleri filan keserek elli dolapla anca yüzde 38’in yüzde kaçı öttürülecek Ferrari, hatta zincirleme uzayan fener, pırlanta, gemi, hepsini bizim hayır dualarıyla vurdun mu kağıda kaça kaç gelir, hesaplamak da şart tabi..
Ama unutmadan son bişiy; az kıpraşsa “darbeciler” diye fişlenmekten artık bıkıp illallah edenler , inşallah “ölüm ölüm bir ölüm be” diye toplaşıp sırasıyla, ”motorunu, arabasını”, sonra “cebindekileri” en son da çok şiddetli biçimde “borusunu” öttürenleri feci öttürenler olarak aramıza tekrar dönebilirler yakında, önce davranmak lasım, ki kaçmasın bizim dualar o hesaba, uyarmış olayım bir bakıma…

Cümleten selamlarrrrs,
Kirpikli Hücre

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder