24 Şubat 2010 Çarşamba

Siesay İzmir

Fırladım odadan..Gece saat resmi olarak 12.00’yi geçmiş...Aynı anda annemle babam da fırlamışlar..Kapı güm güm güm yumruklanmakta..”Ne oluyor?” diye kapıya hamlettik..”Kimsiniz?” diyor babam cevap yok..Habire güm de güm..Bir de zil başladı mı, dan dan çalmaya?..Bizde renk kül..Babam bağırıyor “Kimsiniz kimsiniz?”, annem sinmiş, ben diafona basıyorum..Basıyorum “Kadir abi” diyorum ses yok..Normalde bastın mı hemen cevap verir..Bu arada onca dan dun yetmiyormuş gibi bir de dışarda boğuk boğuk konuşmalar..Allah dedik, kapıya dayandı delinin biri.

Tıfılken Agatha Christie’yle başlayıp , günümüzde tüm siesayları hatmetmekle kalmayıp, yeryüzünde çekilmiş (ve çekilecek olanları da takip ederek) ne kadar cinayet ve korku filmi varsa yutma ve hatta .okunu çıkarma vaziyetinde olduğumdan,yazıyorum artık sayfa sayfa: “aman açma baba elindeki bıçağı saplayıverir (nerden biliyorsun elinde ne var?) , uyuşturucuyu çekip çekip dayandı bu kesicek hepimizi (kardeşim nerden biliyorsun içti mi ne çekti?), kalabalık olabilirler (allah allah, yaklaşık kaç kişi?), akıl hastası bu (o kadar da emin yani) “ falan filan diye..

Tam da, yaşanmış bir olayı anlatan ve kapının güm güm diye yumruklandığı sahneler içeren ” Strangers” diye bir filmi seyredeli olmuş mu bir-iki hafta?..Olmuuuş..Atmış mı bende iyice yusufçuklar? Atmııış.Ne oldu ablacım, her filmde yaptığın gibi bunda da “heh heee, bu da beni korkutamadı,çok salak bir film, nesinden korkarlar bunun” filan diye konuşmuyor muydun?..Konuşuyordun, öyle pabuç kadar dil..Al sana işte..

Ben diafonu kurcalaya, babam bağıra, kapı gümleye,zil çala, annem de durduğu yerde gitgide küçüledursun , bir an baktım ki o panikle kapıcı Kadir abiyle değil otomatla konuşuyorum kaç dakikadır.. “Polis çağırıcam ben” dedim koştum telefona, vatan kurtaran şabanım ya, hem daha fazla zaman kaybetmemek lasım, onca film onca tecrübe var, pardon yani..Fakat, o kadar alışmışız ki filmlerden, bak beynimize nasıl işlemiş, en azından benim işlemiş, 911 çeviriyorum..Hııı oldu, burası İzmir-Alsancak değil, New York- Manhattan tabi, helikopterle gelip inerler de şimdi çatıdan, pencereden girip kurtarırlar sizi. Tabi tabi..Güç bela 155’i hatırladım o hengamede...Ben:”Memur bey, yardım edin, kapımıza biri dayandı”..Gayet rahat telefonu açan polisin sesi birden değişti, biraz arkayı dinledi, baktı ki cidden ortalık yıkılıyor..Polis acele acele “Tamam, hanımefendi, hemen adresi verin”..Fakat gel gör ki bende adres yok, adeta uçmuş..

Polis:”Adres, Adresi verin”..Ben:”Yadigar apartmanı.” ..diyorum diyorum, gerisini çıkaramıyorum..Yok abi aklımda sadece İstanbul adresim var, o anda unuttum annemlerin adresini..Polis: “Hangi sokak, numara kaç, hanımefendi” diyor..Beyin boş bende..O arada da bak şimdi, panik insana neler yaptırıyor, babamı bir gördüm ki , dayamış ağzını kapının kenarındaki ince boşluğa ellerini de iki yanına kapamış, lafları uzatarak ve heceleyerek bağırıyor: “Kim-siiiin, ne istiiiiyor-suuun, ne-deeen kapıyı çalıyor-suuuun?” diyerekten..Belki sesimi böyle duyururum hesabı, hey yarabbi.En nihayet annem kendi sesini bulup numarayı filan bana bağırdı da polise öyle söyleyebildim tam adresi..

Biraz daha geçti, ne kadar bilmiyorum, durdu kapı zil..Bekledik öyle az daha sıram sıram titreye ede..Babam “açıyorum artık” diyor, ben iyice havaya girmişim “açma, numara yapabilirler, açınca dalarlar içeri”diye bağırıyorum,.Babam “açıyorum kızım tamam artık” diyor..Ben “açma” diye kapıya hücum ediyorum..En nihayetinde bir konuşmalar duyuldu, polis telsizi filan da kapıdan öyle çekildim..

Açtık ama ben hala her ihtimale karşı alarmda bekliyorum..Manzara şu: Genç, nefes nefese bir polis..(Belli ki altı katı koşarak çıkmış)..Az önce otomat muamelesi yaptığım sevgili Kadir abi..Arkasında uyuz yönetici..Onun yanında kir pas kan ter içinde iki işçi abi..Kafayı uzatınca görülen, yukarı doğru uzamış, bir ucu annemin kapıdaki çok sevdiği ekmek, gazete filan konulan sepetini koparıp atmış, duvarı da paralamış eşşek kadar bir kanepe..Üst kattan inen merdivenlerin başında sıralanmış tanımadığımız bir erkek ve bir kadın, kızmışlar bize, duruşları öyle..

Mesele de şu:8. Kattaki kiracı taşınıyor..Bu iki işçi abimiz de, sırtlamışlar kanapeyi indiriyorlar, tam bizim kapıdan dönüp aşağı kata geçecez derken geçememişler..Kanape dönmemiş..Sıkışmışlar..O arada da kanepe şeytan işi gibi gel, bizim zile dayan..Sırtlanan abinin de ağırlıktan sesi çıkamamış, üstünde onca ağırlık varken, bizim kapıyı yumruklarmış, açsınlar da döndürelim diye.. Onunki de kafa yani..Biz de o sırada içerde saf saf bağırıp, film yapıyoruz işte..
Polis, adamlara bağırıyor “Yavaş olun biraz, bakın nasıl korkutmuşsunuz insanları” diye..Ben rezil olmuşum, memur beyden özür diliyorum, boşuna çağırdım diye..Saolsun bana “rica ederim ne demek, vazifemiz” diye cevap verip adamlara bağırmaya devam, arada da telsizle bilgi veriyor..Babam yönetici ve Kadir abiye olanı biteni anlatıyor, merdivendeki adamla kadın “ ne oldu ki, niye bu kadar büyütüyorsunuz?” diye gerilmiş konuşuyorlar ki hala durumu anlayamamışlar, annem onlara “ama lütfen bakın..” diye anlatma gayreti içinde..Ama en güzeli işçi abiler, bize “kusura bakmayasanız” diyip laflar uzadıkça “hadi artık ..ktirip gitseler de biz de işimize devam etsek, daha çok eşya var” der gibi suratlarla beklemedeler..Ekmek parası tabi..

Neyse sonra annem bir tansiyon ilacı attı..Babama su içirdik, yaş yetmiş çünkü..Ben, kendimi koydum bir yana, aklımda hala babamın kapıya yapışmış o hali, gül gül içim çıktı da huzuru öyle sabitledim kendime anca..Üzüldük ama sonra, hele ben polisi aradım diye daha da üzüldüm..Düşün bak, o saatte kim eşya taşır ki?..” Gece gece kimbilir neyden kaçıyorlarsa artık, bankadan mı, icradan mı, kredi kartından mı yazık yani, demek ondan kızdılar bu kadar, keşke önceden haber verselerdi” dedik durduk, biz de yaşadık en kallavisini zamanında, halden anlarız yani..
Teğet geçenlere bacağım kadar..hmmm..selamlarsssssss,

kirpikli hücre

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder